Görmediğin sanatçısı olmuş çekmiş Hande’yi koparmış
Bildiğiniz gibi bir sezon da olsa Avrupa Müzik’te basın ve halkla ilişkiler danışmanlığı yapmıştım. Üniversitede reklamcılık ve halkla ilişkiler okumama, gazetelerde röportajlardan editörlüğe kadar pek çok iş yapmama rağmen bu mesleğin aslında pratikte çok farklı olduğunu gördüm. Uzun lafın kısası birkaç sözüm var sözüm ona pratikçilere…
Hande Yener gerek müziği gerek hayata bakışı, onu ele alışı ve durduğu yer itibarıyla asgarinin epey üstünde bir müşterekte buluştuğum nadir insanlardan biri. Birini ya da bir şeyi hayatınıza çağırdığınız anda uzun ya da kısa vadede zaten var olacağını hatta artık hayatınızın bir parçasıymış gibi davranmanızı da sağlar evren. Hande ile yollarımızın kesişmesi de Avrupa Müzik sayesinde oldu. Her ne kadar mekan olarak referans çerçevesi bakımından pek uyuşmasa da olmuştu işte bir kere.. Hande Yener Avrupa Müzik’teydi artık, keza ben de…
Tam bir oğlak burcu kadını olarak yaptığı işe hakim, hata affetmeyen, laçkalığı sevmeyen, pek çok meslektaşı kafa yapmakla geçirirken gecenin bir yarısında bile iş için msn ya da telefon başında vakit geçiren Hande, Avrupa ile yollarını ayırmış. Beklediğim ama çok geç kalınmış bir hareketti ki, detaylar konusunda hiçbir fikrim yok henüz.
Müzik kariyerinde devrim yaparak “eller havaya” tahtını kendi elleriyle Demet Akalın’a bırakan Hande’nin umurunda bile değildi magazin basını. O her zaman gerçeği yansıtan magazin değil güncel sayfa haberlerinden yanaydı. Kadir ile tavla oynaması değil Michael Jackson hakkındaki yorumu yayınladığı zaman hoşlanıyor, emeğinin karşılığını aldığını hissediyordu. Gözünü para hırsı bürüyen bir sanatçı zaten Demet’in yoktan var olmasını sağlamazdı bile bile. Rayını değiştirdi, Demet’e iş açtı. Ama gel gelelim ki Timuçin Esen’i o hallere sokan magazin çetesi dur durak bilmeden Hande’nin müziğiyle değil yaşam tarzı ile ilgilenmeyi sürdürdü. Daha fazlasını alamazdı beyinleri, görebildiklerinden ibaretti hayat, bir beden fazla gelirdi onlara, Tori Amos kim diye sorsanız apışıp kalıverirlerdi Lerzan Mutlu kovalayan kamera-man!lar…
Çalıştığı plak şirketinin de o arabesk yaşantıdan pek bir farkı yoktu aslında. Anladığımızda iş işten çoktan geçmişti. 30 sanatçıya sadece 2 basın danışmanının düştüğü şirketin kadrosuna her geçen gün bir popçu, bir no-name şarkıcı daha ekleniyordu. Bu durum diğer sanatçıların canını sıkmakla beraber biz basın danışmanlarını da uykusuz, motivesiz, yorgun ve haliyle sinirli yapmaya başlamıştı. Etik değerlerim içinde anlatamayacağım bazı hususlar ise cabası…
Nisan 2009’da çıkan “Hayrola?” albümüyle aynı ismi taşıyan şarkısından sonra başka klip çekemedi Hande. Oysa ki aynı kulvarda yarışamayacak şirket sanatçıları ise ikinci, üçüncü kliplerini hazırlıyorlardı. “Hande Yener bizim için prestijdir” diyenler bir süre sonra yüz çevirmeye başladılar. Hande’nin yerini Tuğba Özerk gibi ancak baldır bacakla sayfa kapabilen isimler alıyordu yavaştan. Aldıkları sadece gazete sayfaları değildi elbette…
Ve ben taraflı bir basın danışmanı olduğum için ayrılmak zorunda kaldım.
Ali Eyüboğlu gibi gazeteciliği yemek ısmarlatma fırsatı, asparagasçılığı bir yaşam tarzı haline getiren mübaşir kılıklı, hangi akla hizmet köşe verildiğini anlamadığım birilerinin yağcısı, beni Hande lehinde yazdığım yazım yüzünden tehdit ederken, bugün utanmadan kalkıp hala Hande’yi yazıyor. Senin neyine sofu? Ne haddine? Git evinde Adanalı seyret, sen ne anlarsın müzikten, elektrodan poptan? Dün, Hande Yener ile röportaj için evimin kapılarında yatan, iki kelimeyi bir araya getiremeyen ama başka yerlere çok hızlı gelen sarışınlar da bugün yalakalıkta geri kalmıyor Avrupa Müzik patronlarına. Birbirlerini hiç tanımadan haklarında atıp tutarlarken bir de “dostum” yazmazlar mı! Ben mi unutkanım alem mi multiple personality?
Sorunlar ve sayamayacağım kamera arkası konuşmalar… Bu gelecek zaten dünden çizilmişti. Hande, hak ettiği değeri burada da göremedi çünkü İsmail YK albümleri daha önemliydi. Planlar uyurken bile yapılıyor ama kanması çok kısa sürüyordu. Avrupa Müzik, ne zaman paraya kıyar daha çok basın danışmanı alır (böylece birbirlerini sevmeyen sanatçılar danışman için kıskançlık krizlerine girmez), her gün kendimden bahsettireceğim diye abuk projeler tasarladığını duyurmaktan vazgeçer, ne zaman Türkiye’de ağzıyla ses çıkarabilen herkesi görmemişcesine kadrosuna katmaya çalışmaz, ne zaman çalışanların bir beygir değil insan olduğunun farkına varır, ne zaman duygusallığı elden bırakıp gerçek bir profesyonel yönetici mantığıyla matematiksel düşünür, kötülediği diğer kasap yapımcılardan bir farkı olur da o zaman belki gerçek bir “Avrupa”lı olur.
Projeler durmuyor, çalışmalar tam gaz devam. Hammadde olduktan sonra durmak yok zaten…
Hatırlar mısınız, bir zamanlar Türkiye’nin en ünlü seslerinden bir aile yaratmaya çalışan Prestij Müzik isminde bir plak şirketi vardı?
Altın çamura da düşse yine altın işte, ya da bir başka deyişle;
Yüreğine güneş koy, yüreğine bulut koy, yüreğine yıldız koy.. Yola devam!
Yazar:Taylan Efe