Matt'le Röportaj : Bazıları yaratık olduğumuzu düşünüyor!
[ Matt Bellamy ile Talia Soghomonian'un Temmuz 2006 ]
Muse, “akıllı insanlar için rock müzik” yapmak konusunda biraz iddialı. Bu sayede biraz Radiohead’e benzetiliyorlar. Matt Bellamy ve arkadaşları ise bundan uzun zamandır şikayetçi.
Onlar müzik dünyasını Devon’dan selamladılar. Müzik dışında yapıcak hiç bir şey olmayan bi şehirden. Muse, son albümü Blackholes and Revelations’la kendisine yapılan tüm benzetmelere adeta cevap veriyor.
Son albüm, rock müziğin çizgisiyle uzlaşmadan – funktan klasik müziğe, klasik müzikten Ennio Morricone’a (Italyan tarzı)- bütün tarzları birleştiren bir eser.
Bass gitarist Chris Wolstenholme ve davulcu Dominic Howard dışarıda alışveriş yaparken, biz Matt’le albümü konuşuyoruz.
Bu bir açığa çıkma sanki! (burada albümün isminde geçen revelation’ı kullanıyor) Grup, değişik türleri karıştırarak değişik bir şey üretiyor ama yine de albümün soundu halen Muse kokuyor.
Matt gülüyor “Bence bu bizim sadece üç kişi olmamızdan kaynaklanıyor, sadece üçümüz çaldık şimdiye kadar. Bizim müzik stilimiz – enstrumantal stil- açıkcası bize, biz gibi bi sound elde etmeyi sağlıyor."
Peki, son albümünde değişik şeyler keşfetmek için İtalya’ya taşınan Morrissey’e benzetiliyorsunuz? Matt ekliyor “Albümü yapmaya başladığımızdan beri, hatta uzunca bir süredir güney İtalyan müziği dinliyorum. Bir süredir İtalya’da yaşıyorum ve soundu Afrikan, Hırvat, Türk ve Italyan müziğinin bir karışımı gibi olan Naples dinliyorum. Biraz mistik bir soundu olan bir şey, kısaca bence bu durum son albümü etkiledi. Açıkcası bu şekilde 'türlerin karışımı olarak bir albüm yarattılar' diye konuşulmasından hoşlanıyoruz." Ee Avrupa’da da tüm listeleri karıştırdınız!
“Supermassive Black Hole parçamız, alternatif gitarın funk ritimle buluştuğu çok iyi bir Belçikalı gruba yani Millionaire’in tarzına benzetildi mesela. Bence biz aslında biraz daha çok onlara benzetildik.”
Amerika'dan da esinlenmeler var sanırım? “Aynı zamanda, Sly and the Family stone dinledik. Konu şu ki bu albümde, istedik ki bir şeyleri normalde duyduklarımızdan farklı bir şekilde ortaya koyalım.” Anlaşıldı. “Alında gerçekten, bu düşünceler kafamızda vardı ve bunlar çok farklıydı ve bir şekilde stüdyoya girince hep beraber çaldık ve ortaya farklı şeyler çıkmaya başladı ve bunlar bizim kişiliğimizi ortaya çıkarttı”
O zaman şimdi sizi Radiohead’e benzetenlere cevap verme zamanı.Peki ya Depeche Mode’a benzetilmenize ne diyorsunuz? Matt onayladı ve “Depeche Mode’u çok uzun zamanlardır biliyorum, ama hiç bi zaman oturup onları dinlemedim...sanırım son bir yıla kadar. Bağlantıyı şimdi anlayabiliyorum, çünkü onlar da birbirleriyle çok iyi oturmuş bir grup ve bu sayede müzikleri de oturmuş. Onlar kendilerine ait bir stil bir sound elde etmişler. Onlara saygım sonsuz.”
Martian Matt, Günümüz brit sahnesine (çok şanslı bir şekilde)kendi müziğini temsil ediyormuş gibi ortaya çıktı. Ne düşünüyorsunuz? “Bence bizim onlarla hiçbir alakamız yok. Bence birilerine benzetilmeye de ihtiyacımız yok. Biz kendi müziğimizi yapıyoruz ve insanlar onaylıyor.” Peki, Muse için en büyük yanlış konsept hangisi? “Bizim yaratıklara vs inandığımız! Bazıları bizim yaratık olduğumuzu düşünüyor.”
Black Holes and Revelations’un ağır yanı yaratıklığa daha azgönderme yapıyor, yani Muse’un diğer albümlerine göre. Hatta hatta funky bir havası var, Matt’in uzunca bir süredir çok fazla Prince dinlemesinden kaynaklanan bir şey olmasın bu?(Sanırım burada Matt’i kızdırmak için diyor bunu) Matt buna gülüyor ve: “Harika, evet! Ne bir albümü vardır ne bir şey, ama iyi bir performansı var”
Şimdi geldik gökadalararası fenomeninin doğduğu yere. Bu albümü çıkarmak nasıl bir şey, hem de Absolution gibi büyük bir albüm üstüne?Yani ciddi bir çalışma için, grup elemanları kendilerini izole ettiler. Fransada bir şatoda, ancak bazı kayıtlar ise New York City’de yapıldı. İki ilgisiz yer? “Evet, bu kadar büyük bir karşıtlık olamazdı.” diye onaylıyor Matt. “Ama biz her zaman için farklı çevrelerde çalışmaktan zevk aldık. Hemen hemen her albümde, her çalıştığımız ufak kasabanın, büyük şehrin bir çok hatırası vardır.”
Fransa’nın ortalarında bir ufak kasabada soğukta, perili bir şatoda kalmak ve hayaletlerin çalışmanızı bozmasına izin vermemek zor bir şey olsa gerek? “Biz konsantrasyonumuzu kaçırmayacak bir yerde olmak ve orda zamanımızı geçirmek istedik, değişik müzik türleri tarafından kuşatılmış bir şekilde doğruyu bulabilmek istedik. Fransa’da yaptığımız şey buydu. Albümü yazdığımız ve ortaya çıkardığımız yer burasıydı. Ancak orda kayıt yapma işini biraz yavaş tuttuk.”
Yeni fikirler keşfetmek için ihtiyaç duyulan değişiklik, kafanızın dağılmaması ve şehrin gece hayatının sizi cezbetmemesi...grup kendi arasında çevresel olumsuzluğa karşı koruma geliştirmiş sanırım? "Evet bir şeyler vardı.Başa dönseydik biz tekrar Radiohead’e benzetilebilirdik."diyor Matt. Böylece şarkıları hakkında şüphelenmeye başlamışlar. “Karar verebilmek için çok fazla fikirler vardı, iyi olanlar vardı, kötü olanlar vardı.Bizde bu kadar çalışmadan sonra tekrar başa yani iki ay kadar önce başladığımız yere geri dönmeyi de düşündük ama vaz geçtik, şunu fark ettik ki biz biraz ortamı değiştirecek kararlar almalıydık.” Grup bunu fark etmiş ve “Böyle olabilmesi için o zamanları geçirdiğimiz şatoda ancak akıllarımızı yitirmiş olmalıydık” diyor Matt.
Matt bize aslında orada çok sıkıldıklarını da belirtmek istiyor. O zaman daha iyi bir sonuç için doğru yeri bulmaları gerekiyordu. “New York’a gittik. Hem de çok hızlı!.” diyor Matt. “Ordaki atmosfer ve genel durum bizi biraz değiştirdi. En sevdiğimiz şarkıları seçmeye ve bitirmeye başladık.”