Gönderen Konu: Oğuz Atay  (Okunma sayısı 543 defa)

Oğuz Atay
« : 25 Haziran 2010 - 22:02:44 »

Çevrimdışı 11:14

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 2046
  • Cinsiyet: Bay
  • Durma öyle...
Alıntı yapılan: Feridun Andaç
Romancılığımızda Aydınlanmacı Bir Soluk: Oğuz Atay




Çağdaş Türk edebiyatının yenilikçi roman anlayışının özgün örneklerini veren Oğuz Atay, 12 Ekim 1934'te İnebolu'da doğdu. Babası hukukçu, bir süre de CHP milletvekilliği yapmış olan Cemil Atay'dır.

Oğuz Atay, 1939'da, ailesiyle Ankara'ya geldi. Ortaöğrenimini Ankara Maarif Koleji'nde tamamladı (1951). İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi (1957). İstanbul devlet Mühendislik ve mimarlık Akademisi İnşaat Bölümü'nde öğretim üyeliği yaptı. Burada topografya ve yol inşaatı dersleri okuttu. 1975'te doçent olan Atay Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle, bir süre Londra'da tedavi gördü. 13 Aralık 1977'de, bu hastalıktan kurtulamayarak, İstanbul'da öldü.

İlk romanı Tutunamayanlar ile 1970 TRT Roman Ödülü'nü alan Atay, bu romanını, ancak 1972'de yayımlayabildi. Roman, o günlerde, pek ilgi görmese de; yazılan yazılarda Atay'ın romana apayrı bir çizgi getirebilecek düzeyde biri olduğu imlendi. Murat Belge, 1972'de yazdığı bir yazısında, onun bu yanını şöyle değerlendirecektir: "Tutunamayanlar, yeniliği, değişikliğiyle çarpıcı bir roman. Türkiye'de geleneği olmayan bir roman tarzının oldukça başarılı bir ürünü. İlk bakışta belki çok dağınık, çok keyfi. Yazar aklına geleni yazmış gibi. Oysa bu dağınık görünüşlü malzeme titiz bir seçmeyle toplanmış ve rasgele değil yapısal bir bütün meydana getirecek biçimde örülmüş. Oğuz Atay özellikle roman kurguculuğuyla başarılı bir yazar."1

Bunu, ikinci romanı Tehlikeli Oyunlar izledi (1973). Atay, romanlarında Türkiye'nin tarihsel, toplumsal yapısını, Doğu-Batı ikilemini yaşayan bireyin (aydının) dünyası ekseninde irdeledi. Çok boyutlu, çok katmanlı bir roman yapısı kurarak; değişim ve gelişme süreçlerindeki oluşumlara bu pencereden baktı. Ele aldığı sorunsallar, çizdiği roman tipleri, bir bakıma, toplumda sürekli yaşanan ikilemin kaynağına dönüşün analizini içerir. Çağlar Keyder, Atay'ın bu yanına bakarken, şunları söyler: "Bence Oğuz Atay 1960'ların romancısıdır. Toplumun yüzyıllık 'Batılılaşma' serüveninin nihayet kendini besleyecek nitelikte bir aydın tabakayı yarattığı dönemi anlatır. Bu tabakanın tekdüze küçük burjuva yaşantıları, üç odalı evleri, taksitle alınmış otomobilleri ve 'daire'lerde maaşlı işleri vardır, fakat bilinçlere de toplumun tarihinden kaynaklanan karmaşasını yansıtan bir hercümerç içindedir. Türk romanının Batılı tipleri irdelemesi, onların uyum sorunlarını çözümlemesi ve geleneksel-modern ikilemini gündeme getirmesi yeni değildi. Fakat Oğuz Atay'ın anlatmayı üstlendiği durum, olayın toplumsal görünümünden, yaşantı biçimindeki uyumsuzluklardan öteye, bilinçlerin oluşumu süreciydi. 1960'larda aydın tabakanın Doğu-Batı sorunsalına karşı aldığı belirgin bir tavır yoktur, tersine o zamana kadar teşhis edilen çelişkiler, bütün karşıtlıklarına rağmen, oldukları gibi özümsenmişler, yaşamın parçası olmuşlardır. Aydınlar kişisel farklılıklarını bir toplumsal tabaka olarak da yeniden üretebildiklerinden çelişkili düşünce sistemleri sosyal iletişim içinde somutluk kazanmıştır. Asıl çözümlenmesi gereken olay bu çelişkilerin bilinçlerde nasıl yansıdığı, daha doğrusu bilincin oluşumundaki katmanların tanımıdır. Bu amaca uygun olarak Oğuz Atay'ın iki önemli romanın da olay ve dekor arka planda kalırken asıl ışıklandırılan kişilerin düşünce süreçleridir. Romanın seyir alanı kahramanların bilinçleridir. Romancı tüm bir kargaşanın bilinçte ve dolayısıyla da söylemde yansımasını ayrıntıyla sergilerken klasik anlamda tarihi-sosyolojik öğeleri dışarıda bırakır."2

Atay, bireyin yaşantısından yola çıkarak,; toplumsal tarihin, kültürel oluşumun, bilinçlenme süreçlerinin katmanlarını yeni bir bakışla sorgular. Burada önde tuttuğu roman kahramanlarına da yansıtıcı bilinçlilik işlevini üstler. Yıldız Ecevit, onun romanının çok katmanlı yapısına bakarken şu değerlendirmeleri yapar: "Toplum ve aile yaşamı, insan ilişkileri ve kişinin iç dünyası Atay'ın yapıtlarında bilinçakımı tekniği aracılığıyla gözler önüne serilmiştir. Gören, eleştiren kişidir Atay'ın aydını; yoz değer yargılarına uyum sağlayamaz, böyle bir yaşamda tutunamaz. Yazarın yapıtlarındaki topluma yönelik eleştirinin yoğunluğuna karşın, ana sorunsal bireye yöneliktir, ontolojiktir."3

Günü, gündelik yaşamın girdaplarına dönerken; ironik söylemi, eleştirel bakışı asla elden bırakmaz. Öykülerinde ve Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyununda da bu özelliği öne çıkar. Türk aydınının kimlik bunalımının açmazlarını, aydın imgesinin eleştirel yüzünü çarpıcı biçimde yansıtır. Bunun tipik bir örneği ise, ölümünden sonra yayımlanan, yarım kalmış "Eylembilim" romanıdır diyebiliriz.

Berna Moran, Atay'ın ilk yapıtında beliren romancılığının yenilikçi yanını ise şu belirlemesiyle ortaya koyar: "...Tutunamayanlar, anlatıcıları ve anlatım yöntemleri bakımından zengin bir roman ve Atay gördüğümüz gibi, bu bu çeşitlilikten yararlanmış. Yöntemler arasında büyük başarıyla kullandığı yöntem, kuşkusuz, iç-konuşma yöntemi. Atay, okura Turgut'un bilincini, araya aracı sokmadan, dolaysız olarak seyrettirirken, bu yöntemi kah toplumsal eleştiri, kah mizah, kah Turgut'un iç çatışmalarını sergilemek yolunda kullanmış. Ayrıca iç-konuşmayı kimi zaman diyaloga, kimi zaman çok kişili bir oyun sahnesine dönüştürerek yönteme daha karmaşık, daha renkli ve çok işlevli bir şekil kazandırdığını söylemek gerek. Tutunamayanlar, anlatım tekniği bakımından, Türk romanında, gereken ilgiyi görmemiş bir aşamadır demek yanlış olmaz sanırım."4

Aydınlanmacı bir sanat anlayışından yana olan Atay, bu düşüncelerini bir söyleşisinde şöyle dile getirir: "Romanı, hikayeyi, tiyatroyu bir esnaflık olarak benimseyenler bile, son zamanlarda sanatın başına bir devrimci sıfatının getirilmesinin artık yetmeyeceğini anlamış görünüyorlar. Ama bana kalırsa, bu sadece, bir görüntü. Bu yeni akımın geçerliliğini hissettikleri için, bunu da, kimseye kaptırmamak niyetindeler galiba. Sanat gerekliyse onu da biz yaparız diyorlar. 'Şimdiye kadar devrimciliği, nasıl, kimseye kaptırmamışsak, bunu da kaptırmayız.' Ama inanıyorum ki Bülent Ecevit'in dediği gibi, politikacılarımız, nasıl insanımızın gerisinde kalmaya başladıysa, onlar da geride kalacaktır. İnsanımız artık, gerçeği, gerçek olmayandan ayıracaktır. (...) Halka doğruyu söyleme iddiasında olanlar, onlara güncel başarılar sağlayacak küçük hesaplar peşinde koşarlarsa önce halkın karşısında saygınlıklarını yitirirler. Sanatçının vazgeçilmez bir tutkusu saydığım özgürlüğü, böyle küçük çeteler içinde yitirmeyi hiç anlamıyorum."5

Yapıtları "Bütün Eserleri" adıyla İletişim Yayınları'nca yayınlanan Atay'ın başlıca yapıtları şunlar:

Roman: Tutunamayanlar, 1971-72; Tehlikeli Oyunlar, 1973; Bir Bilim Adamının Romanı, 1975; Eylembilim, 1998 .
Öykü: Korkuyu Beklerken, 1975.
Oyun: Oyunlarla Yaşayanlar, 1985.
Günlük: Günlük, 1987
Oğuz Atay üzerine yayınlanan kitaplar:
Oğuz Atay'da Aydın Olgusu, Yıldız Ecevit, 1989, Ara Yayıncılık, 110 s.
Oğuz Atay'ın Dünyası, Tatjana Seyppel, Çev.: Tanıl Bora, 1989, İletişim Yayınları, S. 113.
 


--------------------------------------------------------------------------------

1 Murat Belge, Edebiyat Üstüne Yazılar, s. 185, 1994
2 Çağlar Keyder, "Biz niçin Onlar Gibi Olamıyoruz", Milliyet, 29 Ocak 1984
3 Yıldız Ecevit, Oğuz Atay'da Aydın Olgusu, S. 10-11, 1989
4 Berna Moran, Anlatım Yönteminin 'Tutunamayanlar'a Katkısı, H. Gösteri, Temmuz 1989, Sayı: 104
5 Recep Bilginer, "Şimdi Ne Yapıyorlar?" Oğuz Atay, Politika gazetesi, 3 Eylül 1976

Feridun Andaç





Nedir bu adamı bu kadar özel yapan?

Özlem Tekin

Oğuz Atay
« : 25 Haziran 2010 - 22:02:44 »

Ynt: Oğuz Atay
« Yanıtla #1 : 25 Haziran 2010 - 22:20:19 »

Çevrimdışı neden_sonuc

  • Aktif Üye
  • ****
  • İleti: 372
  • Cinsiyet: Bay
  • pembe siyah...
bilinmezliği!

bambaska yazı içerigi..

Kırılgan melek...Sana da bu yakısır!