Dün geceden arda kalanlar:
1-"Şebnem Ferah Konserleri"ni gerçekten halk konserlerinden ayırt etmek mümkün değil. Sol tarafımda en az 50 yaşında bir amca ve beraberinde getirdiği iki teyze, sağ tarafımda taş çatlasa 16 yaşında olabilecek bir kızın 45 civarı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim annesi! Diğer yandan da konserdeki binlerce kişi... Şimdi, farklı yaş aralıklarından insanlara hitap edebilmenin ve çok sayıda insanı bir araya getirebilmenin güzel bir şey olduğunu söyleyebilir kimileri. Ben de katılırım buna elbette. Ancak sorun şu ki orada bilinçsiz bir kalabalık vardı. En basitinden yanımdaki amca ve teyzeleri örnek veriyorum işte: Adam konser öncesi şu büyük ve sarı gözlüklerden aldırdı ve beraberinde getirdiği teyzelere "rock'çı işareti" yaparak poz verip durdu ve fotoğraf çekindi VE konser sırasında hiçbir şarkıya eşlik etmedi! Sözlerini bilmiyordu şarkıların belli ki. Neyse, sağımdaki kadıncağız da sırf kızı yalnız gitmesin diye gelmiş sanıyorum ki sadece sahnede bir şeyler parladığı zaman ayağa kalkıyor, ekranı izliyordu. Ben şarkılara eşlik ettikçe de (evet, ettim!) garip bir şekilde yüzüme bakıyordu. Bu kültüre uzak iki insan. Yine ön ve arka tarafta onlarca nereye ne için geldiğini bilmeyen insanlar. İngilizce'de "My reputation precedes me." diye bir laf vardır, işte Şebnem'in durumu aynen bu. "Şebnem Ferah Ankara'ya geliyormuş!" diye duyum alan bir sürü insanın gelebildiğini ben gözlemleyebildim orada, çünkü konseri dinlemekten ziyade gözlem yapmak adına oradaydım (bilet bedava nasılsa!
). Bu bilinçsiz dinleyici konusunda suç kimin, hatta ortada bir suç var mı, tartışılır ancak bana kimse çıkıp kolay kolay bir halk konseriyle "Şebnem Ferah Konseri" arasındaki 7 farkı sayamaz. Benim şahsi arayışım "nitelikli dinleyici". İşte belki de Şebnem Ferah'ı bu yüzden sevemiyorum ve kendisinin abartıldığını düşünüyorum. "Gavur için oruç bozulmaz!" sözü geliyor burada da aklıma ama yine de bir sanatçının dinleyici profili sanatçı hakkında az çok bir şeylere işaret eder.
2-Şarkıları nakarata kadar kendisinin söylediği, nakarat itibariyle seyirciye ve geri vokaldeki hanıma söylettiği yönünde bir izlenimim vardı. Bu konserde bu izlenimimi az da olsa kırmış bulundu, çünkü gerçekten şarkı söylediğini görebiliyor ve duyabiliyordum! Kimi "popüler" şarkılarının nakaratında mikrofon yine dinleyiciye uzatılmış durumdaydı ancak fazla göze (ya da kulağa) batıcı bir durum oluşmadı kendi açımdan.
3-Cilveli konuşmaları çok iyi başarıyor.
4-Sahnede ışık oyunları bolca "oynandı". Ses oyunları da bol miktarda kullanıldı. Terimsel isimlerini bilemeyeceğim ama "Benim can..." diye bağırıp bu sesin devamını bir şekilde artık oradaki alet edavatla sağlayarak "...kırıklarım var!" diye "altına saklanma" durumları çok sık yaşandı.
5-Arkamdaki kız "Mayın Tarlası"nda "Oooooooooooofffffff
ffff, oooooooooooofffffff
ff!" diye bir iç çekti ki orada neler olduğunu anlayamadım.
6-"Fırtına"da gayet coştum. "Yağmurlar"ı pek sevmem ama dün beni vurdu gibi?
7-Her sanatçının kemikleşmiş bir seven kitlesi vardır. Şebnem Ferah bu saatten sonra hiçbir iş yapmasa dahi gözü kapalı onu takip edecek belki de on binlerce insan var. Sırtı yere gelmez yani.
8-Özlem'le bir karşılaştırmaya gideceğim ama iki tarafı da rencide edici bir durum değil. Özlem'i toplumsal olaylara, tarihteki önemli isimlere vs. karşı daha duyarlı sanırdım ama galiba yanılıyormuşum. "Eski" çalarken "eski" isimlerden (Türkan Şoray, Erkin Koray, Cem Karaca, Gazanfer Özcan vs.) görüntüler verildi. Çok hoş ve hiç beklemediğim bir güzellikti bu açıkçası. Yalnız orada hiç tanımadığım kişilerin fotoğrafları bile verilirken bir Mehmet Akif Ersoy'un gösterilmemesi üzücüydü. Cem Karaca'nın fotoğrafının konulup Barış Manço'nunkinin konulmaması da düşündürttü?
9-Ceren (geri vokal - bebeği olmuş) ile "Erkekler Ağlamaz"ı seslendirdiler. Beğenmedim.
10-Bu konserden birkaç gün önce de görece profesyonelliğe yeni adım atmış bir sanatçının konserine gitmiştim ve ister istemez kıyasladığımda (elbette birçok değişken farkı vardı) gördüm ki Şebnem bu çığlıklarının arkasına çok fazla "saklanıyor" ve uzun zamandır kendisini takip eden belirli bir kesim olduğu için kendisi sussa bile (ki yapıyor) "çuvallama" durumu yok, çünkü seyirci durumu kurtaracak. Böyle bir durumun var olduğunu bilmek bile büyük rahatlık sağlar. Diğer sanatçıda böyle bir durum söz konusu olmadığı için herbir sözü kendisi söylemek zorundaydı. Bu tabi ki Şebnem'e özgü bir durum değil. Yani uzun zamandır piyasada olan ve şarkıları bilinen bir sanatçı bu "bilinmişliğin" ardına geçebilir ancak Şebnem'de bu durum benim olağan gördüğüm seviyeden bir hayli yüksekti.
11-"Bu Aşk Fazla Sana"yı kesinlikle birini düşünerek söylüyor! Ya da en azından bu sefer öyle söyledi. Yakın olan biri sorsun "Kimi düşünerek söyledin/söylüyorsun?" diye, eminim ki cevabı benim düşündüğüm yönde olacaktır (dürüst cevap verirse tabi.) Aha, şuraya yazıyorum! Bu kadar da iddialıyım! Benden de kıymet bilmezlere gelsin bu şarkı bu arada.