Orhan Pamuk
1952 yılında İstanbul’da doğdu.Ortaöğrenimini Robert Kolej’ de bitirdi. Bir süre İstanbul Teknik Üniversitesi’ ne devam etti, daha sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Yüksekokulu’ndan 1977’ de mezun oldu.
ESERLERİ
Karanlık ve Işık adlı romanıyla 1979 Milliyet Roman Yarışması’nda birincilik ödülünü Mehmet Eroğlu ile paylaştı. Daha sonra Cevdet Bey ve Oğulları ( 1982 ) adıyla yayımlanan bu roman ayrıca 1983 Orhan Kemal Roman Armağanı’ nı da aldı. İkinci kitabı Sessiz Ev ( 1983 ) ile 1984 Madaralı Roman Ödülü’ nü kazandı. Bunu Beyaz Kale (1985), Kara Kitap (1990), Yeni Hayat (1994), Benim Adım Kırmızı (1998) izledi. Gizli Yüz filminin senaryosunu yazdı. Bu çalışmasını 1992 yılında kitaplaştırdı.
HAKKINDA YAZILANLAR
"Valla Yahudi Değilim" Cemal A. Kalyoncu Aksiyon
Aksiyon sayı 391 15 Haziran 2002
Orhan Pamuk, Nişantaşı kültüründen gelen bir kişi. Geçmişi ve ailesiyle ilgili bilgileri ilk defa Aksiyon’a anlatmaya karar verdi. Hakkındaki iddiaların hemen hepsini zor da olsa cevapladı.
Hayallerini fazlası ile gerçekleştirmişti. Ama hedeflediklerinin bitmediğini düşündü. Şimdiye kadar yedi tane roman yazmıştı. Aklında 19 tane daha roman konusu olduğunu hatırladı. Bir kere bunları mümkün olduğu kadar iyi yazmak istiyordu. İkincisi, onların Türkiye’de ve yurt dışında okunmasını istiyordu. Sonra, kitaplarının bugün okunması kadar, onların, böyle, yan yana dizilmiş eserler yığını olarak yarına kalmasını istiyordu. Başka istekleri de vardı: “Tüm bunlarla birlikte hayattan memnun ve mutlu olmak istiyorum, acı çekmek istemiyorum.”
– Mutlu değil misiniz?
“Değilim. Mutsuz da değilim. Gri bir havadayım şu an.” Şimdilerde de gri bir rengi vardı ama yaklaşık üç yıldır ertelediği bir röportajı gerçekleştirecekti o gün. O gün, hayatını konuşacaklardı. Belki romanlarında kahramanlarına yüklediği, ama hangi romanının hangi karakterinde kendisinden izler bulunduğunu okuyucularının da bilmediği hayatını ilk kez, hem de bir bütün olarak anlatacaktı.
– İntihar etmeyi hiç düşündünüz mü Orhan Bey?
"Bunları başkalarına ko–lay–lık–la söyy–le–ye–mem. Belki burada da herşeyi söylemeyeceğim. Siz, ‘Hayatta en büyük acınız ne?’ diye sorarsanız ben bunu söylemem. Ama bir tanesini anlatayım size. 22–30 yaş arası durmadan, günde 10 saat roman yazdım. Romanlarımı yayınlamıyorlardı. Çevrem de yavaş yavaş delirdiğime hükmediyor ve bunu bana inandırmaya çalışıyordu. Çünkü ‘mimar/mühendis olacakken tahsili bıraktı. Roman diye birşeyler yazıyor. Hatta onlar ödül de alıyor, fakat yayınlanmıyor.’ Sadece karım olacak kişi vardı yanımda. Onun dışında çok yalnız hissediyordum kendimi. Bu benim en sıkıntılı dönemimdir."
Baba tarafı Gördes müftüsü
Şimdi buraya bir virgül koyalım ve Orhan Pamuk'un köklerine doğru bir yolculuğa çıkalım. Önce baba tarafı... : “Babam tarafı Türkleşmiş Çerkezlerdir.” Ailenin şeceresi ile ilgili bilgileri daha çok Şevket Pamuk’tan ediniyoruz. Şevket Pamuk, Orhan Pamuk’un 18 ay büyük ağabeyidir: “Hem babaannem hem anneannem tarafı 1890’lara kadar Manisa’nın Gördes kazasında yaşıyor.” Şevket Bey’in söylediğine göre ailenin baba kanadı buranın yerlisidir: “Mesela baba tarafımdan Sabit Bey, 19. yüzyılın ikinci yarısında Gördes Müftülüğü yapmış. Babaannemin annesi tarafı ise, 1850–60’lardaki Kafkas göçüyle Gördes’e yerleştiriliyorlar.”
Orhan Pamuk’un dedesi Mustafa Şevket ve ailesi daha sonra Gördes’ten İzmir’e gider. Oradan da Teknik Üniversite’nin (İstanbul) ilk mezunlarından olarak, mühendis çıkar: “Cevdet Bey ve Oğulları kitabında ondan etkilendim ama onu anlatmadım. Dedem İsmet Paşa’nın döneminde demiryolu yapımından epey para kazanmıştır.” (Mustafa Şevket Bey’in Abdullah adındaki kardeşinin kızı Turan Hanım da ünlü felsefe profesörü Hüseyin Batuhan ile evlenmiş, ailenin tanınmış bir başka ferdidir. Diğer kızı Selçuk Hanım ise resim eğitimi alıp Fransız bir ressamla birleştirir hayatını.)
Mustafa Şevket Bey evlilik zamanı gelince hayatını (Maide) Pakize Hanım’la birleştirir. Ve üç çocuk sahibi olur: Özhan (doktor), Aydın (mühendis olur), Gündüz (Orhan'ın babası, o da mühendistir) ve Gönül (gazeteci Bedii Faik Akın’ın, hukuk fakültesi dekanlığından emekli kardeşi İlhan Akın’la evlendi): “Eskiden hep saklardım bunları.” Pamuk'un dedesinin 1933–34’lerde ölümü aile için büyük kayıptır: "Dedemin ölmesi, büyük para kazanma mekanizmasının sona ermesi demekti. Mühendislik okuyan babamla amcam, kısa süre içerisinde –bunu gülümseyerek söylemiyorum– dedemden kalan paraların büyük bir kısmını, iddialı bir şekilde büyük yatırımlara, ihalelere girerek 1950’lerin sonuna doğru batırmışlar. Hayat standardında bir düşme olmadı ama benim çocukluğum o malın satılması, bu malın satılması, babaannemin ağlaması ve fakir düşme hikayelerinin arasında geçti. Nitekim babam da işte böyle özel girişimci müteahhitlikten bir yöneticiye evrildi. Bizi bırakıp kaçtı, Paris’te yaşadı.”
Orhan Pamuk’un babası Gündüz Pamuk da inşaat mühendisliği okur. İşleri tasfiye ettikten sonra Paris’e gidip IBM şirketinde çalışmaya başlar. Sonra ilk bilgisayarcılardan olarak IBM’in Türkiye şubesini açar ve Türkiye müdürü olur (1959–64). 1964’te Koç Topluluğu’nda çalışmaya başlar, Aygaz Genel Müdürlüğü, Koç Holding Plan Grubu Başkanlığı, Arçelik ile Garanti Bankası Yönetim Kurulu üyeliği ve 1978’den sonra iki yıl da Petkim Genel Müdürlüğü yapar. 2001’e kadar da mezun olduğu üniversitede öğretim görevlisi olarak bulunan Gündüz Pamuk, İsmet Paşa ile Heybeliada'dan tanışıklığından dolayı SODEP’in kurucuları arasında yerini alır: “Halk Partisi yakınlığı ailede hep vardı. Ben, ‘Tabii Halk Partisi’ni sevecekler, çünkü Halk Partisi döneminde zengin oldular’ diye söylüyorum.”
orhan pamugun nobel ödülünü almasını nasıl karşıladınız?