ankara'da bu ay için göremedim ben maalesef ancak istanbul'daki arkadaşlarımız için 19,10,24 ve 27 ocakta profilo gösteri merkezinde yeniden izleme şansı var..şahsen ben en az bi kere daha gidip izlemeyi düşünüyorum..
ayrıca 7 şubat günü de ordu atatürk kültür merkezinde olacak kim o..ordulu arkadaşlara duyurulur..
bu arada oyunda özlem tekin'in performansıyla ilgili bi yazı..(tiyatrodünyası.comdan alıntıdır):
Özlem Tekin tiyatro sahnesinde Yakından izlemediğim bir saha, ama biliyorum ki Özlem Tekin, kim ne derse desin Türkiye’nin pop rock kraliçesi. “En güzel renkler gözümde/En doğal hisler sazımda, sözümde/Yürek ister mutlu olmak, korku yaşatmaz/Tanıştım ben özümle/Şimdi, burada /İste, durma…” Hiç tarzım değil ama bu şarkısını nedense pek sevmişim, defterime bile not etmişim.
Nasıl olduysa oldu, Özlem Tekin “Mucizeler Komedisi” müzikaliyle “tahtaya” ayak bastı. Onu o müzikalde alkışlarken, içimden; “Yahu bu çocuğu birileri bir de tiyatro sahnesine çıkartsa” diye yüksek sesle düşündüğümü anımsıyorum. “Vay, dahi(!) eleştirmen amca, nasıl vardın bu kanıya” diye sorarsanız, onda komedinin olmazsa olmazını yakalamıştım. Olayları ciddiyetle algılayıp, ciddi yönlere mizahi açıdan eğilebilecek yetenek vardı onda. İzleyiciye ulaştırmaya çalıştığı ciddiyet, tam da olması gerektiği gibi, seyircinin aklında olayın komik yönleriyle gelişiyordu. “Biri” bir komedyenin görevinin oyununun komedi unsuruna olan etkisini bütünüyle planlamak olduğunu ona etraflıca anlatsa, Özlem Tekin tiyatro sahnesinde fırtına yaratabilir, oyunu seyirci önünde pekâlâ kontrol altına alabilirdi. Oyun öncesinde provalarda, çalışmalarda fiziksel yaklaşımlarını o “biri”nin saptaması, fiziksel zorlamayı ve oyun ile olan ilişkisini ona göstermesi yetecekti. Diksiyon, artikülasyon çalışmaları falan dışında, o bağlantıyı kurar, tiyatro sahnesinde de bal gibi uygulardı. Böyle düşünmüştüm. “Kim O?”dan çıkarken Nedim Saban’ın Özlem Tekin’i tiyatro sahnesine kazandırmış olmasıyla ayrıca gururlandım. Oyun sonunda, onu Burcu Güvenir karakteriyle alkışlarken, küçük aksamalara karşın mimiklerini fiziksel yapısının bir öğesi durumuna getirdiğini, yüzünü olayın bütünlüğünü aktarıcı bir etmen olarak kullandığını, seslendirmede iyiye gittiğini, yanıtlarda atikliği elde etmeye başladığını, yerinde sözcük kullanmakta olduğunu gözlemledim. İçimden; “Haydi be Özlem kız, tak ikinci altın bileziği koluna, at kendini tiyatronun kutsal yoluna” dedim