Gönderen Konu: deneme yazıları paylaşma ortamı  (Okunma sayısı 35525 defa)

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #285 : 25 Mayıs 2013 - 18:06:14 »

Çevrimdışı leyla

  • Bizden Biri
  • *****
  • İleti: 1833
Söyle, puslu gözlerinde hangi fırtınlar kopuyor?
Kollarını kaldırmaya mecalin yokmuş gibi,
İçinde “ben” olan rüyaların uyanmadı mı daha?
Söyle sevgili, seni kim üzdü?
....

Devamı için tıklayın;
http://www.antoloji.com/sevgiliye-mektup-102-siiri/
http://emredogan-digerleri.blogspot.com/2013/05/sevgiliye-mektup.html
güzel olmuş :D (durum vaziyet fena yalnız :D )

Özlem Tekin

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #285 : 25 Mayıs 2013 - 18:06:14 »

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #286 : 25 Mayıs 2013 - 19:02:39 »

Derebalığı Hikayeleri XVIII (İki Kulak Bir Kalbe Eşit Değildir)
« Yanıtla #287 : 27 Mayıs 2013 - 22:25:16 »

Çevrimdışı seytannikahi

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 5898
  • Cinsiyet: Bayan
  • Benim Adım : Seksi
    • Follow Me
Derebalığı Hikayeleri XVIII (İki Kulak Bir Kalbe Eşit Değildir)

"...Ağzıma götürüyorum püskürttüğüm saklı geçmişi. Hiç geçmiyor kahrolasıca.

Ne dedin bana? Sen söyle, o bana anlatmıyor, çünkü sindiremiyor, benim boşluğum onunkinden daha evvel dolduruldu diye. Bana ne yaptın? Medyum Serpil, çoktan öldürüldü, yalan söyleme. Hanife de kendi bokunu çocuklarına yediriyormuş. Yediremiyorum kendime, onlardan medet ummuş olmanı. Senin efsunun bu. Sana şahmaran mı demeliyim, bir tek bunu söyle."



http://seytannikahi.blogspot.com/2013/05/derebalg-hikayeleri-xviii-iki-kulak-bir.html
"Sen,her zaman NY'dan daa güzeldin" de."Seni hiç kırmadım ki" de."Kim uydurdu bu yalanı"

http://seytannikahi.blogspot.com/

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #288 : 30 Mayıs 2013 - 20:56:50 »

Çevrimdışı seytannikahi

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 5898
  • Cinsiyet: Bayan
  • Benim Adım : Seksi
    • Follow Me
Gezi Parkı'nda Haksız Saldırı

Oradaydım ve yaşananlar çirkindi.

http://seytannikahi.blogspot.com/2013/05/gezi-parknda-haksz-saldr.html
"Sen,her zaman NY'dan daa güzeldin" de."Seni hiç kırmadım ki" de."Kim uydurdu bu yalanı"

http://seytannikahi.blogspot.com/

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #289 : 20 Haziran 2013 - 01:14:59 »

Çevrimdışı emredogan

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 4520
  • Uçamayanlardan..
Kemiklerini birbirine bağlayan eklemlerin işleyişi mükemmel
İçinden akan koyu kırmızısı enfes
Bunları ellemem lazım
Bunları tatmam lazım.
Tenini örten incecik günahlara girmek için,
Doyana kadar koklamak yokluğunu.
Sormak isterdim el âleme nedensizliğini,
Cevabını bile bile ölmek isterdim sesini işittim.

İki kaşının arasından çatallaşan mavi damarların gittiği yere
Gitmek ne hoş,
Ellerinin değdiği narin noktaları
Tatmak ne hoş,
Olurdu.

Senin ateşin ısıttı ve birazda yaktı bedenimi
Aramızdaki cam bölgeyi eritemedi ne olursa olsun sıcaklığı.
Parlak bir zemin gibi kaydı terin kulağından başlayarak
Oraya gitmek ne hoş,
Onu tatmak ne hoş,
Olurdu.

Mekanik bir saat gibi işliyor hareketlerin kusursuz
Teklemek yokmuş her sonrakinin devamını beklerken
Hiç sıkılmaz izlerken gözlerime bir şölen
Kaslarındaki gerginlikte müzik var gibi
Onları duymak ne hoş,
Onları bestelemek ne hoş,
Onlara dokunmak ne hoş,
Onları öpmek ve dudaklarımı üzerinde gezdirip sıcaklara inmek ne kadar da hoş,
Olurdu bir bilsen.
Bunları yapamamak be büyük işkence bir bilsen,

Ellerim oralara yasakmış gibi kirli
İki dudağının arasında kabulüm ve istediğim
Yeni çıkan kökleri bile ezberledim gibi,
İzin versen?
Ne güzel olurdu bir bilsen.

Katı saçlarına daldırsam ellerimi
Oradan kaygan alnına insem
Kaşlarına biraz az vakit ayırsam küser mi?
Gözlerine telaşla giderken, parlasalar
Burnunda aksam aşağıya dudaklarına doğru
Ve kalsam orda en fazla,
İşte böyle mükemmeldi işleyişi mekanik bir makine gibi.
Teklemez, durmaz beni götürsün oraya.

Omuzlarında tepinsem onlar için bir sorun olmaz
Güçlü kolların beni de kaldırır ve istediğimi alır.
Koltuk altın.
Dirseklerin,
Büyük ellerin.

Göğsünde gezsin dilim.
Yavaşça inerken tatsın her teninde zerresini
Doymaz yine bu sadece bir anlık
Bunu tekrar etmek lazım,

Ve oraları anlatamayacağım
Sevişsem seninle saatlerce
Yataktan çıkmadan dolaşsak evrenin ücralarını
Anlatsan bana orada her şeyi
Durdurup öpsem yeniden dudaklarını
Yeniden başlasak
Ve sevişsek, sevişsek,
Hissetsem senin maddi varlığını
Şimdilik bu bile yeter bana.

İmkânsızlık bunları yazdırttı işte,
Aşk böyle yaptı beni
Bana böyle bir işkenceyi yaşattın
Yaşatmasan ne hoş olurdu.
 
Emre Doğan
...

Bu sana son mektubummuş gibi hislidir.
Merhaba beni sana getiren uzun gri yollar
Ve merhaba hüznümü dağıtan dalgalı saçlarındaki papatya…

O sıcacık günlerin getirip kucağımıza bıraktığı öksüz anılara kim bakacak?
Hangi köşe kabul edecek onları ve sarılacak biz gibi.
Yorganda üşüyen ben gibi…
Hiç üşümeyen sen gibi…

Sen sanki isteyerek mi gidiyorsun,
Yoksa içinden senide kemiren kurtlar yüzeye çıktı mı?
Neden geç kaldılar.
Neden.
Gitmeseydin bende gitmezdim.

Mavi duvarlar.
Kokunun sindiği loş sokaklar.
Ve beni mutlu ettiğin her an için
Gitmek üzüyor her atomu.

Bu yollar neden bu kadar hisli?
Bana bir şey mi anlatmak istiyor dilsiz kaldırımların pası.
Beni nereye götürüyorsun yollar.
Beni neyden kopardığının farkında mısın?
Bunu nasıl yaparsın bana gaddar bir hain bir kötü bir fırsatçı ve zalim misin?
Yorgunluktan hepsi.
Seni düşünmenin ve sensizliği düşünmenin yorgunluğu bu yorgunluk…
 
Emre Doğan
...

Birer birer hepsinin yüzünü hatırlıyorum.
Yaprakları ağızlarının kenarından sarkarken henüz bahar gelmemişti.
Bu yolların kökünün nereye vardığını hissettim.
Bu doğru değildi.
Bu ayrılığın doğru olması imkansızdı.

Soldunuz teker teker yaprakların ve sen.
Düştünüz çıtırdayarak kurumuş sonbaharın çizgisine.
Bu çizgi ki sınırdır acı ile hüznün,
Aynalar ile gerçeklerin,
Sen ve ben arasında…
Vazgeç sonbahardan, geç bu tarafa.
Bu taraftır seni bekleyen ve özleyen sonsuzca.
Onlar gerçekleri değil yüzeydekilerin temsiliydi.
Bense içlere akan bir nehrin en mavisiyim.

Sen orda kalmaya kararlıydın.
Güneşi ellerimle yüzünden sildim ve sarıldık karanlıklar karası bir gecede.
Bunun böyle olması gerektiğini söyledin ama kara toprak bile kaydı aramızdan.

Vedalaşırken bir daha hiç görmeyecek gibi sarsaydık birbirimizi.
Buna senden daha fazla ihtiyacım vardı.
Ellerim başkasını tutuyor bunu kimse bilmesin.
Kimse ellerimin gerçek sahibini bilmesin.
Gözlerim seni aradı giderken bulutlara
Uzaklaşmaya senden bu kadar yabancıyken can çekişir damarımdaki kan.
Ölüm vedamızda sarılsaydık keşke ölesiye.
Ve ben işte tam bu yüzden eksik kaldım.
Senden.
Toprak kokundan.
Ve her gülüşünde içime akan güneşinden…
Eksik kaldım.
 
Emre Doğan
...

Sen hayata doymuşsun.
Neden bu kadar yorgunsun sevgili?
Bazen bir aç gibi hedefine ulaşırken,
Hırstan parlamalı gözlerin.

Sen hüznün batağına gömülmüşsün.
Neden bu kadar durgunsun sevgili?
Bazen bir anne gibi zorlukla boğuşurken,
Sevgiden usanmamalı kalbin.

Söyle, puslu gözlerinde hangi fırtınlar kopuyor?
Kollarını kaldırmaya mecalin yokmuş gibi,
İçinde “ben” olan rüyaların uyanmadı mı daha?
Söyle sevgili, seni kim üzdü?


Sen sanki küsmüşsün gibi,
Neden bu kadar kırgınsın sevgili?
Bazen bir çocuk gibi olmayacağını bile bile,
Ağlamalısın hayallerin için.
Ağlamalısın sevgili,
Söyle seni kim üzdü?

Bilmeliyim hepsini
Senin haritanı çizmeliyim ben.
Tozlu yollardan geçerken bakarız belki,
Söyle yoksa sen kayıp mı oldun sevgili?
 
Emre Doğan
....

Şşşşt bunlar çok gizli.
Bak; http://www.antoloji.com/emre-dogan-1/

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #290 : 20 Haziran 2013 - 01:16:41 »

Çevrimdışı emredogan

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 4520
  • Uçamayanlardan..
Kemiklerini birbirine bağlayan eklemlerin işleyişi mükemmel
İçinden akan koyu kırmızısı enfes
Bunları ellemem lazım
Bunları tatmam lazım.
Tenini örten incecik günahlara girmek için,
Doyana kadar koklamak yokluğunu.
Sormak isterdim el âleme nedensizliğini,
Cevabını bile bile ölmek isterdim sesini işittim.

İki kaşının arasından çatallaşan mavi damarların gittiği yere
Gitmek ne hoş,
Ellerinin değdiği narin noktaları
Tatmak ne hoş,
Olurdu.

Senin ateşin ısıttı ve birazda yaktı bedenimi
Aramızdaki cam bölgeyi eritemedi ne olursa olsun sıcaklığı.
Parlak bir zemin gibi kaydı terin kulağından başlayarak
Oraya gitmek ne hoş,
Onu tatmak ne hoş,
Olurdu.

Mekanik bir saat gibi işliyor hareketlerin kusursuz
Teklemek yokmuş her sonrakinin devamını beklerken
Hiç sıkılmaz izlerken gözlerime bir şölen
Kaslarındaki gerginlikte müzik var gibi
Onları duymak ne hoş,
Onları bestelemek ne hoş,
Onlara dokunmak ne hoş,
Onları öpmek ve dudaklarımı üzerinde gezdirip sıcaklara inmek ne kadar da hoş,
Olurdu bir bilsen.
Bunları yapamamak be büyük işkence bir bilsen,

Ellerim oralara yasakmış gibi kirli
İki dudağının arasında kabulüm ve istediğim
Yeni çıkan kökleri bile ezberledim gibi,
İzin versen?
Ne güzel olurdu bir bilsen.

Katı saçlarına daldırsam ellerimi
Oradan kaygan alnına insem
Kaşlarına biraz az vakit ayırsam küser mi?
Gözlerine telaşla giderken, parlasalar
Burnunda aksam aşağıya dudaklarına doğru
Ve kalsam orda en fazla,
İşte böyle mükemmeldi işleyişi mekanik bir makine gibi.
Teklemez, durmaz beni götürsün oraya.

Omuzlarında tepinsem onlar için bir sorun olmaz
Güçlü kolların beni de kaldırır ve istediğimi alır.
Koltuk altın.
Dirseklerin,
Büyük ellerin.

Göğsünde gezsin dilim.
Yavaşça inerken tatsın her teninde zerresini
Doymaz yine bu sadece bir anlık
Bunu tekrar etmek lazım,

Ve oraları anlatamayacağım
Sevişsem seninle saatlerce
Yataktan çıkmadan dolaşsak evrenin ücralarını
Anlatsan bana orada her şeyi
Durdurup öpsem yeniden dudaklarını
Yeniden başlasak
Ve sevişsek, sevişsek,
Hissetsem senin maddi varlığını
Şimdilik bu bile yeter bana.

İmkânsızlık bunları yazdırttı işte,
Aşk böyle yaptı beni
Bana böyle bir işkenceyi yaşattın
Yaşatmasan ne hoş olurdu.
 
Emre Doğan
...

Bu sana son mektubummuş gibi hislidir.
Merhaba beni sana getiren uzun gri yollar
Ve merhaba hüznümü dağıtan dalgalı saçlarındaki papatya…

O sıcacık günlerin getirip kucağımıza bıraktığı öksüz anılara kim bakacak?
Hangi köşe kabul edecek onları ve sarılacak biz gibi.
Yorganda üşüyen ben gibi…
Hiç üşümeyen sen gibi…

Sen sanki isteyerek mi gidiyorsun,
Yoksa içinden senide kemiren kurtlar yüzeye çıktı mı?
Neden geç kaldılar.
Neden.
Gitmeseydin bende gitmezdim.

Mavi duvarlar.
Kokunun sindiği loş sokaklar.
Ve beni mutlu ettiğin her an için
Gitmek üzüyor her atomu.

Bu yollar neden bu kadar hisli?
Bana bir şey mi anlatmak istiyor dilsiz kaldırımların pası.
Beni nereye götürüyorsun yollar.
Beni neyden kopardığının farkında mısın?
Bunu nasıl yaparsın bana gaddar bir hain bir kötü bir fırsatçı ve zalim misin?
Yorgunluktan hepsi.
Seni düşünmenin ve sensizliği düşünmenin yorgunluğu bu yorgunluk…
 
Emre Doğan
...

Birer birer hepsinin yüzünü hatırlıyorum.
Yaprakları ağızlarının kenarından sarkarken henüz bahar gelmemişti.
Bu yolların kökünün nereye vardığını hissettim.
Bu doğru değildi.
Bu ayrılığın doğru olması imkansızdı.

Soldunuz teker teker yaprakların ve sen.
Düştünüz çıtırdayarak kurumuş sonbaharın çizgisine.
Bu çizgi ki sınırdır acı ile hüznün,
Aynalar ile gerçeklerin,
Sen ve ben arasında…
Vazgeç sonbahardan, geç bu tarafa.
Bu taraftır seni bekleyen ve özleyen sonsuzca.
Onlar gerçekleri değil yüzeydekilerin temsiliydi.
Bense içlere akan bir nehrin en mavisiyim.

Sen orda kalmaya kararlıydın.
Güneşi ellerimle yüzünden sildim ve sarıldık karanlıklar karası bir gecede.
Bunun böyle olması gerektiğini söyledin ama kara toprak bile kaydı aramızdan.

Vedalaşırken bir daha hiç görmeyecek gibi sarsaydık birbirimizi.
Buna senden daha fazla ihtiyacım vardı.
Ellerim başkasını tutuyor bunu kimse bilmesin.
Kimse ellerimin gerçek sahibini bilmesin.
Gözlerim seni aradı giderken bulutlara
Uzaklaşmaya senden bu kadar yabancıyken can çekişir damarımdaki kan.
Ölüm vedamızda sarılsaydık keşke ölesiye.
Ve ben işte tam bu yüzden eksik kaldım.
Senden.
Toprak kokundan.
Ve her gülüşünde içime akan güneşinden…
Eksik kaldım.
 
Emre Doğan
...

Sen hayata doymuşsun.
Neden bu kadar yorgunsun sevgili?
Bazen bir aç gibi hedefine ulaşırken,
Hırstan parlamalı gözlerin.

Sen hüznün batağına gömülmüşsün.
Neden bu kadar durgunsun sevgili?
Bazen bir anne gibi zorlukla boğuşurken,
Sevgiden usanmamalı kalbin.

Söyle, puslu gözlerinde hangi fırtınlar kopuyor?
Kollarını kaldırmaya mecalin yokmuş gibi,
İçinde “ben” olan rüyaların uyanmadı mı daha?
Söyle sevgili, seni kim üzdü?


Sen sanki küsmüşsün gibi,
Neden bu kadar kırgınsın sevgili?
Bazen bir çocuk gibi olmayacağını bile bile,
Ağlamalısın hayallerin için.
Ağlamalısın sevgili,
Söyle seni kim üzdü?

Bilmeliyim hepsini
Senin haritanı çizmeliyim ben.
Tozlu yollardan geçerken bakarız belki,
Söyle yoksa sen kayıp mı oldun sevgili?
 
Emre Doğan
....

Şşşşt bunlar çok gizli.
Bak; http://www.antoloji.com/emre-dogan-1/

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #291 : 23 Haziran 2013 - 00:04:38 »

Çevrimdışı emredogan

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 4520
  • Uçamayanlardan..
Onlar ise hiç bir şey olmamış gibi
Rahat koltuklarında kahvelerini yudumladılar.
Dışarıdan bir erkek gelince başlarını bağladılar.

Sanki ölenler İspanya’da ki mahalle köpekleriydi,
Veya uzaklardaki bir adanın denizanalarıydı.

Gittiler ve uzak bir yere yerleştiler.
Yayvan yapraklı ve güneşin tepeden, ağaçların izin verdiği kadar girebileceği,
Yeşiller cenneti bir yere ev kurdular.
Geniş yaprakları vardı ağaçların en az bir insan boyu kadar.
İşte buralarda kök salmaya karar verdiler ama ait değillerdi bir kere.
Alışamazlardı.

Onlar ise hiç rahatlarını bozmadan bağdaş kurdular.
Gelen çayları bitince kaşıkla üstünü örtüp istemediklerini belirttiler.
Sandalyelerinin arkalarına ceketlerini astılar.

Sanki ıslanan onların evlatları değildi de Hindistan’daki kutsal ineklerdi.
Veya bir binanın üstüne demirden kafeste yaşayan kediydi.

Gittiler ve bol insanlı bir mahalleye yerleştiler.
Kadınlar daha çok baharat kullanarak yemek pişirdi,
Erkekler kahvehanelerde sigara yerine puro tüttürdü
Ve çocuklar artık dışarıya çıkarken ayaklarına bir şey giymediler.
İşte burada nefes almaya karar verdiler ama alışmaları imkansız.
Gülü çölde yetiştiremezsin.

Emre Doğan 2013 Haziran
...

Biraz gündemden biraz da kendi yaşanmışlıklarımdan izler olan bir şiir.
Ben okurken sevdiğim nadir şiirlerimden, sizde beğenirsiniz umarım.

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #292 : 25 Haziran 2013 - 22:30:46 »

Çevrimdışı emredogan

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 4520
  • Uçamayanlardan..
----____----

Onlar benim kollarımı çaldılar.
Esen rüzgâra karşı mavi kuşlara kafa tutmak gibi,
Burnu akan bir çocuk düşerken,
Damdan aşağı atladılar ve ölmeye yüz tuttular.

Toprağın en serin kısımlarında cıvıldayan solucanlar,
Bir müziğin ritmine sığmaması gibi taştı ruhu yeryüzüne.
Küçük köylerin masum köylüleri ellerinde biçerdöver
Hem döver hem biçer.

Yükleri bilerek omzuna almış genç bir adam
Bir adam bir çoban bir nota
Birdir bir.

Nasıl olduğunu tam anlayamadık
Yollardan köprülerden geçiyorduk bir bir
Yağmur başladı ve durduk ıslandık önce
Nasıl geçtiği anlamadık
Yollardan ve köprülerden geçiyorduk bir bir
Dönüşü yokmuş halbuki tek sıra ilerliyorduk
Bitmiş zamanımız nasıl geçtiğini anlamadık
Zaman bizi kandırmış ve yolumuzu şaşırtmış
Bitmiş zamanımız ve kollarımız erimiş yağan yağmurda
Sopalarla gelseler de artık kafalarımızın üstünden turuncudan bir tüy
Sanki hiçbir şey olmayacak kadar sakin ilerlemişiz ellerimizi sallayarak
Karşıda bizi bekleyen sopalıları görmeden.
Nasıl olduğunu anlayamadık
Bu yüzden size de anlatamayız
Zamanın büyülü kolları bizi almış içine ve köprünün başı ve sonunu hatırlıyoruz sadece
Arada olan orta kısımı rüzgar yalayıp yutmuş sindirmiş.
Bir nota bir adam
Birdir bir

Hepimiz bir tarlanın başındaydık
Sanki hepsini biz ekmişiz gibi rüyalı rüyalı bakardık
Bunlar bizimmiş gibi sevinirdik
Zaman geçti ve hepsi birer birer azaldı.
Başkalarına pay edildi yarımdan yarımdan ve tükenmeye az kala
Uyandırmaya çalıştık kendimizi
Uyanmayanları tarladan attık
Tahıllardan uzağa
Bulutlara yakın
Çünkü onlar uçuyorlardı kuşlarla beraber
Kuşlara yakın.

Bir köylü geldi
Aslında köylü görünümünde başka bir mahlukat
Bize tarif etti karşıya nasıl geçeceğimizi
Bizler ise bu tarlayı nasıl talan ederiz diye düşünürken
Asıl amacın karşısı olduğunu unutmuş gibi yeniden başka bir rüyadan uyandık
Sonra bize rehber oldu o yaratık
Yolda dinlendik kahverengi solucanlar arkadaşımız
Bazılarımızı aldattı gölgesi ağacın
Bazılarımızı bağladı kollarını üzüm bağları.
Karşıya geçtiğimizde arkadaki tarla ateş aldı.
Bu rüyadanda uyandık.

İşte başlangıcı böyleydi burasını herkes hatırlar
Sokakta bisikletle geçen dondurmacıya sor
Uçan kuşa sürünen timsaha ve yürüyen insana
Hepsi bilir.
Zaman başlangıcı kafamıza böyle kazımıştı
Kafamızın en kıvrımlı yerine büyük inşaatlar kurmuştu
Başlangıcını bilmeyen ya taştır ya sopa.

Sonra köprüden geçerken nasıl bittiğini anlayamadık
Bir avuç insan alışmış birbirine sanki kardeş gibi bağlı
İki ağaç gibi suya muhtaç birer sevgi.
Bizler birbirimize böyle bağlıyken et tırnaktan kopar mı?
Koptu.

Ağlamadık hiç birimiz
Bu bitiş başka bir başlangıcın temsili olabilir.
Çamurdan heykeller yaptık koyduk gök tanrılara sunduk.
Çardaklarda oturduk yağmurdan korunduk.
Birimiz giderken diğerine el salladık öptük kokladık.
Bende seni en son öptüğümde saat kaçtı bilmem kaçı geçerken
İşte o anı unutamam
Zaman başlangıcı ve bitişi kazır insanın kafasına.
Ne kadar taştan olsa da.
Nasıl olduğunu anlayamadık
Bir daha ne olur bir daha ver bize onları
Bir daha koklayalım ve öpelim onları
Putları yıkalım sana tapalım.
Nasıl geçti zaman birer birer önümüzden bir trenin vagonları gibi
Veya bir arabanın tekerinde gibi.
Zaman nasıl geçtiğini anlatmaz insana.
Sadece acısını bırakır tatsın diye.
Nasıl ayrılır et tırnaktan.
Ayrıldı.
Koptu.
Ağlamadık mı?
Ağladık.
Ne oldu?
Ayrılık yağışmışsa bedenine çıkması zor mu zor.
Zor.
Alışıyoruz.
Gün sayıyoruz.
Güneş doğarken mutsuz, batarken mutsuz, her an aklımda sen.
Koptuk ama birleşeceğiz.
Böyle mutlu olur insan.
Zaman…


Emre Doğan 25 haziran ikibinonüç

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #293 : 07 Eylül 2013 - 03:39:19 »

Çevrimdışı seytannikahi

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 5898
  • Cinsiyet: Bayan
  • Benim Adım : Seksi
    • Follow Me
Derebalığı Hikayeleri XIX (Deniz Kestanesi Çiğ Yenir)

"Kırılmış kalbi onarmaya kalkışma, camı kırık saatlerin kaderini yaşamaktan çoktan vazgeçtim ben. Bir pusula var kalbe yön veren, şu an nefesi kulaklarımda. O kalbi kazanman için bir ipucu verebilirim,belki de ipi kökten sana veririm. Beni kodla. Beni kontrol et, dedektörüm benim. "


http://seytannikahi.blogspot.com/2013/09/deniz-kestanesi-cig-yenir.html

Sanrılarla Yaşamak

"Hiç kimseden doğmamış olduğunu söylüyorlar, ama doğmamış bebeklerin de öldüğünü unutuyorlar."

http://seytannikahi.blogspot.com/2013/09/sanrlarla-yasamak.html
"Sen,her zaman NY'dan daa güzeldin" de."Seni hiç kırmadım ki" de."Kim uydurdu bu yalanı"

http://seytannikahi.blogspot.com/

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #294 : 18 Eylül 2013 - 21:45:24 »

Çevrimdışı seytannikahi

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 5898
  • Cinsiyet: Bayan
  • Benim Adım : Seksi
    • Follow Me
Yarın Annem Geliyor, İyisi mi Beyoğlu'nda Cozutayım

"Elini hiç çekmesene, içim üşüyor ısıtsana. Neyse ki, çok da kısa bir süre değil. Yanak yanağa da değil, dudak yanağa. Çok güzel bakıyorsun, hadi sana gidelim."

http://seytannikahi.blogspot.com/2013/09/yarn-annem-geliyor-iyisi-mi-beyoglunda.html
"Sen,her zaman NY'dan daa güzeldin" de."Seni hiç kırmadım ki" de."Kim uydurdu bu yalanı"

http://seytannikahi.blogspot.com/

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #295 : 14 Ekim 2013 - 20:47:15 »

Çevrimdışı seytannikahi

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 5898
  • Cinsiyet: Bayan
  • Benim Adım : Seksi
    • Follow Me
O..Piti..Piti..

"Benim gözlerimde uyku, yanındaki adamın belinde senin ellerin var. Benim üzerimde diskjokeyin bakışları, senin dudaklarında başkasının dişleri olmasaydı, geceyi birlikte geçirdikten sonra, evet, kahvaltı teklifini havada bırakmazdım. Buraya, onun için gelmişken, seninle birlikte gidemem buradan."

http://seytannikahi.blogspot.com/2013/10/opitipiti.html
"Sen,her zaman NY'dan daa güzeldin" de."Seni hiç kırmadım ki" de."Kim uydurdu bu yalanı"

http://seytannikahi.blogspot.com/

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #296 : 03 Kasım 2013 - 16:29:50 »

Çevrimdışı emredogan

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 4520
  • Uçamayanlardan..
Dağdır dağ,
Gözlerin içine içime doldurandır dağ.
Unutuyorum uzun yollara uzanan her şeyinle seni,
Unuttum sayıyorum.

Gel bir bak, filizlenen aşka,
Kökünü yokla orada mısın hala?
Dağdır dağ gözlerin,
Dağlar içimi.
Dağlar kaldırır beni yorar yine,
Sözlerin vardır,
Yorar beni,
İncitir sesimin tınısını ve konuşurken,
Fısıldarım adını.
Susmaya çalışmak beni işim olur,
Alışırız yalnızlığa,
Alışırım sizsizliğe,
Yok olmaya başlarsa bedenim soyutlanır gecenin kuytu karanlığına,
Unuturum seni,
Seni unutmak ne vardır ki dağlar yüreğimi,
Dağdır dağ,
Seni bana getiren yoldur içinden geçen,
Kıvrılır ve büzülerek eğimini verir suya,
Akıtırsın hep hüznünü içime,

Sigara kokan kokun boynuma siner,
Saçlarım dudaklarına değer,
İşimi zorlaştırırsın farkında mısın?
Sıcaklığı hissetmek istemiyor bedenim,
Alışırım yalnızlığa,
Alışırım buna.
Bir buhar olur uçuşur kafamda nefesin,
Döndürür başımı kaldırıma oturan ayyaş,
Tutma elimden istemem,
Sus beni yalnız bırak,
Alışıyorum sensizliğe,
Dağdır dağ,
Kuşu kurt yapan ve kaptırır,
Sulu toprağı kurutur,
Sensizlik daldırır beni serinliğe,
Uykularımı kaçırır,
Bir sözüm diğerini hep terk eder,
Her sorun uzaklaştırır beni,
Beni beni  beni kırdırır beni,
Kokunu hisseder ellerim,
Alışırım yalnızlığa,
Dağdır dağ beni böyle yapan,
Tüm heybeti ve susuzluğu ile,
Sarhoş olmuşum seninle,
Kandırırım ve adımlarımı atarım boşluğa,
Beni tut diye,
Benden haberdar mısın diye?
Senleyken mutsuzum,
Sensizken mutsuzum,
Alışırım yalnızlığa,
Beni zorlaştırma,
Rahat bırak dinlensin gözlerim,
Girsin arasına sözlerinin
Ve itiraf etsin her şeyi ile olanları,
Olmayanları
Olmayacakları.

Olmayacaklarımdır olmayacaklarım,
Dağdır dağ gibi
Yükselir ve başı göğe erer sırlarım,
Sana kolay değil,
Bana zor.
Zordur zor.
Sensiz nefes almak bile,
Seni bitiriyorum diyorum,
Çoğalıyorsun,
Laflarım bile ikiler artık,
Hangisi sen hangisi o,
Bırak beni sessizlik,
Notalar uçuşsun kafamda.

Dağdır dağ gözlerin,
Dağlar içimi.
Dağlar kaldırır beni yorar yine,
Sözlerin vardır,
Yorar beni,
İncitir sesimin tınısını ve konuşurken,
Fısıldarım adını.
Susmaya çalışmak beni işim olur,
Alışırız yalnızlığa.

İter ellerin narince
Sesin neden bu kadar ince,
Dağdır dağ,
Alışırım yalnızlığa.

Döndürür başımı ve düzeni,
Bir adam ölür,
Akar nehir sana varmadan,
Bendekini sana ulaştıramadan,
Hep içimde sürdürür şarkısını,
Bir adam ölür,
Ne aşk acısı
Ne yoksulluk,
Bir adam ölür sensizlikten,
Dağdır dağ,
Dağlanır başım ve dumanlanır düşüncelerim,
Döndürür başımı,
Döndürür düzeni,
Düzendir düzen,
Bizi ağırlaştıran ve yükü omzumda,
Bir adam ölür,
Ölüm budur,
Böyle basit ve yoksul,
Yıpranacaktır kefeni aşkın,
Dağdır dağ,
Binadır bina aramıza giren,
Seni benden alandır o,
Nehri kıyılarda yeşerten,
Alışamayacağım yalnızlığa.
Ne kurşun ne mızrak,
Yalnızlıktır yalnızlık,
Öldürür adamı.

Emre Doğan

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #297 : 23 Ocak 2014 - 00:33:14 »

Çevrimdışı leyla

  • Bizden Biri
  • *****
  • İleti: 1833
ne de birbirimize........ .. ?? ne demek istiyosun evladım :D

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #298 : 12 Ağustos 2014 - 18:45:35 »

Çevrimdışı seytannikahi

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 5898
  • Cinsiyet: Bayan
  • Benim Adım : Seksi
    • Follow Me
Bu Sabah Kendimi Çok Gri Hissettim

"...Narsist değilim ki ben lan. Bir kere öpmüştüm aynada kendimi, dudaklarımın ne kadar soğuk ve terkedilmiş olduğunu ilk o zaman anladım. Sonra, seni izledim uyurken, saatlerce değil ama..."

http://seytannikahi.blogspot.com.tr/2014/08/bu-sabah-kendimi-cok-gri-hissettim.html
"Sen,her zaman NY'dan daa güzeldin" de."Seni hiç kırmadım ki" de."Kim uydurdu bu yalanı"

http://seytannikahi.blogspot.com/

Ynt: deneme yazıları paylaşma ortamı
« Yanıtla #299 : 13 Ağustos 2014 - 14:37:20 »

Çevrimdışı seytannikahi

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 5898
  • Cinsiyet: Bayan
  • Benim Adım : Seksi
    • Follow Me
Derebalığı Hikayeleri XXI (Ramak Kaldı Bir Kurda Yem Olmama)

"...Keşke sevgimi görebilseydin ama, gözlerin âmâ.
Güzel bir son söz duymayı da kabullenirdim lakin, dilin lâl.
Bir kere  daha gel de gör beni dedim fakat, duyguların sakat. "

http://seytannikahi.blogspot.com.tr/2014/08/derebalg-hikayeleri-xxi-ramak-kald-bir.html
"Sen,her zaman NY'dan daa güzeldin" de."Seni hiç kırmadım ki" de."Kim uydurdu bu yalanı"

http://seytannikahi.blogspot.com/