Gönderen Konu: Radikal Gazetesi Röportajı - 10.11.2004  (Okunma sayısı 949 defa)

Radikal Gazetesi Röportajı - 10.11.2004
« : 13 Temmuz 2005 - 03:24:11 »

Çevrimdışı cyberjack

  • Kurucu
  • *******
  • İleti: 1228
  • Cinsiyet: Bay
Özlem Tekin en büyük hırsızlıkların Unkapanı'nda yaşandığına inanıyor. Tekin, bu konuda "Orada müziğe hevesli insanların yetenekleri çalınıyor diye düşünüyorum" diyor.

Hırsızlık artık ülke çapında bir moda gibi yaygınlaştı. Şöyle çevreme bir bakıyorum da, hırsız kurbanı olmamış insan neredeyse yok gibi. Kiminin evine hırsız giriyor, kiminin arabasını çalıyorlar, cep telefonu, cüzdan filan çaldırmaya zaten o kadar alıştık ki, artık bunları fazla önemsemiyoruz. Tabii ki bunda, ülke çapında yaşanan büyük hırsızlıkların, hortumlamaların ve bunlara engel olamayan hükümet politikalarının etkisi büyük. 'Adam milyarları götürüyor, ceza almıyor, benim neyim eksik' anlayışıyla, giderek hırsız bir toplum oluyoruz ne acıdır ki.
Şimdi Özlem Tekin ile hırsızlığın ne ilgisi var diyeceksiniz. Böyle demeyin, var bir ilgisi. Özlem hanım mayıs ayı başında Kanal D'de yayımlanmaya başlayacak olan 'Sil Baştan' isimli televizyon dizisinde tövbe etmiş bir hırsızı canlandırıyor zira. Yönetmenliğini Gül Oğuz'un yaptığı dizinin senaryosu ise 'Yeni Yeşilçam Senaryo Ekibi' tarafından yazılıyor. Dizide ayrıca Hale Soygazi, Ceyda Düvenci, Ege Aydan gibi isimler de rol alıyor. Cezaevinden çıkan üç kadının dayanışmasını anlatan 'Sil Baştan'ın emekli hırsızı Özlem Tekin ile hırsızlık üzerine sohbet ettik. Bu arada benim de cep telefonum gitti o ayrı mesele.

Özlem hanım bilirsiniz, Hollywood'da filan aktörler rollerine hazırlanmak için birtakım çalışmalar yaparlar. Siz bu tövbekâr hırsız kız rolü için ne gibi hazırlıklar yaptınız, birileriyle görüştünüz mü?

Bu dizide canlandırdığım karakterin şahsı ve yaptıkları benden farklı. Benim için çok eğlenceli. Karakteri, konumu benden epeyce değişik. Onun için kesinlikle dediğiniz türden bir çalışma gerekli. Ankara'ya bir konsere gittiğim zaman, öyle bir ortam doğdu. Bir dernek var, rehabilite olmak isteyenlere bir servis sunuyorlar. Suçluları huyundan veya yaptıklarından arındırmak için çalışmalar yapıyorlar. Sosyologlar, psikologlardan oluşan bir grup var, cezaevlerine gidip, haftalık görüşmeler yapıyorlar. İnsanlar cezaevinden çıktıktan sonra, yaşama uyum gösterebilsinler diye. İşte o derneğin başkanına ulaşma imkânı buldum. Fakat hırsızlık nedeniyle hapse düşenlerin hiçbirinin bu çalışmalara katılmadıklarını öğrendim. Genellikle çıktıkları zaman devam etmeyi düşünüyorlarmış. Fakat ben bu dizide tamamıyla tövbe etmiş olarak dışarı çıkıyorum. Çünkü içeride çocuk doğurmuşum ve onun için daha parlak bir gelecek hazırlamak adına içeride bunun sözünü vermişim. Gidip onlarla konuşabilseydim, o seanslara katılabilseydim ya da bu işi yapan birileriyle görüşme imkânı bulabilseydim, hele hele içeride çocuk doğuran biriyle konuşma imkânı bulabilseydim iyi olacaktı. Yani bu konuda bir çabam oldu.

Ufak çaplı da olsa hiç hırsızlık yaptığınızı hatırlıyor musunuz?
Küçük yaşlarda filan. Hani komşu bahçeden elma-armut çalmak gibi. Bizim mahallede şöyle bir şey vardı. İlla ki, gidilip bakkaldan bir şeyler çalınacak. Parayla alınanların yanında ufak bir şey; bir şeker, bir çiklet filan. Ben bu durumlarda fenalık geçirirdim, çünkü çok renk veririm. Mesela kopya da çekemedim o yüzden; acayip belli ederdim. Onu yapacağıma sıfır alır çıkarım. Aslında kopya çekmek ne şahanedir. Bazı dersler gereksizdir ve onlardan çalışmadan geçmek hoş olurdu ama yapamadım. Üç-beş arkadaş vardı mahallede, onlarla birkaç kere küçük hırsızlık yapmışımdır ama genelde yapamam. Renk veririm.

Peki, sizin bir şeylerinizi çaldılar mı hiç, bazı insanlar çok çaldırırlar da?
Çok. Açıkçası arabam, evim filan soyulmadı ama hep gözlüklerim çalınır, cep telefonum çalınır. Orada da muallaktayım, hani bir yerde
unuttum, düşürdüm ya da çalındı mı acaba durumu. Kimsenin günahını da almayalım, biraz dağınık bir tipim çünkü.

Bir de manevi hırsızlıklar vardır, insanın iliğini kemiğini çalarlar.
Ben en çok enerjimin çalınmasından rahatsızım. Bazı insanlar var, enerjimi çalıyor. Benim enerjim üstelik tükenmeyecek bir yoğunlukta; aslında herkese enerji dağıtırım. İyi veya kötü insanları yukarı çekebilecek kadar, bezgin insanlara biraz yardımcı olabilecek kadar, bol enerjim vardır. Ama bazı insanlar yiyip bitiriyorlar beni. 15 dakika görüşüyorum mesela beni yiyip bitiriyorlar. Benim enerjim en kıymetli şeyim çünkü. Korkunç bir şey enerji hırsızlığı, onlara karşı durmak lazım.

Nasıl karşı duracağız ki, onlar en yakınımızdaki insanlar oluyor çünkü?
Hangi elinizi kullanıyorsanız, onun aksi elinizi, midenizin altına koyarak kurtulabilirsiniz. İnkalar yaparmış bu hareketi onlardan öğrendim. Ben genelde onu yapıyorum ama bazılarına bu da engel olmuyor, o zaman hemen oradan uzaklaşıyorum.

Bir şeyleriniz çalındığında neler hissedersiniz, kendizine kızar mısınız?

Büyük bir haksızlık yaşamışım gibi geliyor bana. Zamanımı da çalmış olabilir bu kişiler. Çok kısa bir süre kızgınlık hissederim. Daha sonra hüzünle huzursuzluk arası bir his çöker üstüme; haksızlığa uğradım hissi.

Bir de kalp hırsızlığı vardır.
Ben hiç öyle bakmam. Tam tersine âşık olduğumda kalbimin büyüdüğünü hissederim. Kalbim dört katına filan çıkıyor. Diyelim adam beni aldattı gitti, olsun. Altı ay ben çok mutlu oldum ya, ben ona bakarım.

Son yıllarda ülke çapında büyük hırsızlıklar yaşanıyor, hortumlamalar filan, ne düşünüyorsunuz bu konularda?
Küresel şeyleri içime almıyorum. Onun için kızarlar bana, daha bireyselim diye. Dünya barışı, küresellik filan bunları içime almıyorum. O konularda adım atabilecek kapasitede bir insan değilim. Yani bir sosyallik sınırım var onun ötesine geçemiyorum, beni aşıyor. O konuda konuşmak, fikir yürütmek, derneksel hareketlerde bulunmak beni aşıyor. Ben onları benimsersem hayatın içine katarsam fena olur. Bu arada gayet tabii yaşananların farkındayım ama bireysel adımlarla engellenecek şeyler değil bunlar. O yüzden pek takılmıyorum.

Her ne kadar küresel bakmıyorsanız da, siz ABD vatandaşısınız ve orada epey bir süre yaşadınız. Belki biliyorsunuzdur, ABD dünyanın en hırsız ülkesidir.

Bunu bilemem ama Amerika'daki en korkunç şey, halkın dünyadan bihaber olmasıdır. Hiçbir şey bilmezler. Dünyada olup bitenden, dönen dolaplardan haberleri yok. Sadece hava durumu ve yörede olan bitenlerle ilgilenirler. Şimdi mesela 'Yaşasın savaşı kazandık,' filan diye dolaşıyorlar. Zannediyorlar ki, Ortadoğu'dan gelecekler ve ABD'yi işgal edecekler. Bu bakımdan savaştıklarını sanıyorlar. Korkunç bir şey. Kurtuluş savaşı yaptıklarını zannediyorlar. Kurtarılmış bölgede yaşadıklarını sanıyor. Olup bitenlerden haberleri olsa, durum değişirdi belki, ama çok uyuşuklar.

RÖPORTAJ: HIZIR TÜREL
FOTOĞRAFLAR: MUHSİN AKGÜN



Not: Radikal Gazetesinden alınmıştır"
« Son Düzenleme: 12 Mayıs 2007 - 20:25:44 Gönderen: SeZzZ »

Özlem Tekin

Radikal Gazetesi Röportajı - 10.11.2004
« : 13 Temmuz 2005 - 03:24:11 »

Ynt: Radikal Gazetesi Röportajı - 10.11.2004
« Yanıtla #1 : 13 Temmuz 2005 - 03:44:51 »

Çevrimdışı DooMsDaY

  • Gold Üye
  • *****
  • İleti: 2110
  • Cinsiyet: Bay
Gazeteci Özlem tekin'le alakalı çok soru sormuş yaaa :D

Ne bu Hırsızlık Masası mı ? :D :D :D
      ▌▐

Ynt: Radikal Gazetesi Röportajı - 10.11.2004
« Yanıtla #2 : 13 Temmuz 2005 - 18:52:15 »

Çevrimdışı DePudaMadre

  • Yepyeni Üye
  • *
  • İleti: 4
kardeşim bu kadın müzik yapıyooo MÜZİK
bırakında kafamızı yaşıyalım...

Ynt: Radikal Gazetesi Röportajı - 10.11.2004
« Yanıtla #3 : 17 Temmuz 2008 - 13:41:25 »

Çevrimdışı w-lion

  • Bizden Biri
  • *****
  • İleti: 1616
  • Cinsiyet: Bayan
:D güsel röportaj olmuş teşekkür

Ynt: Radikal Gazetesi Röportajı - 10.11.2004
« Yanıtla #4 : 21 Temmuz 2008 - 01:11:26 »

Çevrimdışı belgins

  • Deneyimli Üye
  • ***
  • İleti: 101
  • Cinsiyet: Bayan
okumuştum tekrar okumak güzel,bıkamıyosunki